6. Sünnetin
Kurtarıcılığı Sünnetten yararlanabilmek için her şeyden
önce onun "en güzel örnek" olduğuna, yaşanabilirliğine, insan özüne ve
ihtiyaçlarına en üst seviyeden cevaplar ve alternatifler getirdiğine inanmak gerekir.
Sonra da bu inanca dayalı olarak sünneti kendi özellikleri içinde iyi tanımak
lazımdır. Zira Hz. Peygamber alemlere rahmet ve hidayet rehberi olarak gönderilmiştir.
Onun sünneti, hidayette olabilmenin çarelerini göstermektedir. Sünnetin
kurtarıcılığından şüphe etmek Hz. Peygamber'in risaletine karşı çıkmak
anlamına gelir. Nitekim Abdullah ibni Mes'ud bir defasında "Nebinizin sünnetini
terkettiniz mi saptınız gitti demektir" tenbihinde bulunmuştur.
"Gerçekten
sen doğru yola çağırıyorsun" 28
ve "Eğer o peygambere itaat ederseniz doğru yolu bulmuş olursunuz"
29 ayetleri, sünnetin kurtarıcılığını
ortaya koyan Kur'anî delillerdendir.
Hz. Peygamber de muhtelif
hadîs-i şerîflerinde bir yandan kendi konumunu anlatırken bir yandan da ümmetin
kurtuluşuna olan katkısını açıkça gözler önüne sermiştir. Ateşe düşmeye
çalışan kelebek ve pervaneleri kovalamaya çalışan kişi durumunda olduğunu
hatırlatarak "Ben sizi bel bağınızdan tutmuş ateşe düşmekten kurtarmaya
çalışıyorum; siz ise, elimden kurtulup ateşe girmeye çalışıyorsunuz"
buyurmuştur. O kendisinin ümmet için kurtuluş vesilesi olduğunu daha başka
hadislerinde de yine böyle temsillerle açıklamıştır. Kendisini, düşmanı görüp
koşarak gelen ve milletini uyaran bir haberciye benzettiği hadis de bu hususta tam bir
kanaat verecek açıklıktadır:
"Benim ve Allah'ın
benimle gönderdiği İslam'ın durumu, bir topluluğa gelip şöyle diyen kişinin
durumuna benzer:
- Ey Milletim, gerçekten ben, üzerinize gelmekte olan bir orduyu gözlerimle gördüm.
Ben, size bu tehlikeyi bildiren apaçık bir haberciyim. Binaenaleyh canınızı
kurtarmaya bakın!
Bu sözler üzerine ahalinin bir kısmı ona itaat etti ve akşamdan yola çıkarak tabiî
bir yürüyüşle bulundukları yeri terkedip gittiler, kurtuldular. Bir kısmı da onu
yalanladı, yerlerinde kaldılar. Ordu onlara sabaha karşı baskın verdi ve hepsinin
kökünü kazıdı, işte bu hal, bana itaat, getirdiklerime ittiba edenler ile bana isyan
ve Hak'tan getirdiklerimi yalanlayan kimselerin durumunun ta kendisidir"30.
Sünnetin kendisine
sarılanları kurtardığı kesindir. Tabiîn müfessirlerinden Dahhak ibni Müzahim ne
güzel ifade etmiştir: "Cennet ile sünnet aynı konumdadır. Zira ahirette cennete
giren, dünyada sünnete sarılan kurtulur"31.
İmam Malik de sünneti Nuh aleyhisselam'ın gemisine benzetmiş ve "Kim ona binerse,
kurtulur, kim binmezse boğulur" demiştir 32.
28 Mü'minün süresi
(23), 73; ayrıca bk. Şura süresi (42), 52
29 Nur süresi (24), 54
30 Buharî, İ'tisam 2
31 Kurtubî, Tefsir, XIII, 365
32 Süyütî,
Miftahü'l-cenne, s. 53-54 |