5. Sünnetin
Korunmuşluğu Allah Teala Kur'an-ı Kerîm'de, kafirler
istemeseler de nürunu tamamlayacağını açıklamaktadır 26. "Allah'ın nuru", kulları için seçtiği, onları
kendisinden sorumlu tuttuğu ve Resulü'ne vahyettiği şeriatıdır. Bu hem Kur'an'ı hem
de Sünnet'i içine alır.
Allah Teala "Gerçekten Zikr'i biz indirdik; onun koruyucusu da elbette
biziz" 27 buyurmuştur. Bu ayette
geçen zikri, Kitap ve Sünnet olarak anlamak mümkündür. Zikir kelimesi Kur'an ile
tefsir edilecek olursa, bu takdirde ayetteki hasr ifadesinden, Kur'an'ın dışında
hiçbir şeyin korunmayacağı, koruma hükmünün sadece Kur'an'ı içine aldığı
anlamı çıkmaz. Çünkü Allah Teala, Kur'an'da Kur'an dışında başka şeyleri de
mesela, Resülullah'ı insanların vereceği zararlardan koruyacağını bildirmiş ve
korumuştur. Yine arşı, gökleri ve yeri kıyamete kadar yok olmaktan koruyacaktır.
Sonra ayetteki "lehü" kelimesinin öne alınmış olması, hasr için değil,
ayet sonlarındaki uyuma riayet içindir.
Kur'an'ın korunması,
sünnetin korunmasını da içine alır. Çünkü Sünnet, Kur'an'ın açıklayıcısı,
güvenilir bekçisidir; keyfi yorumlara tabi tutulmasını önler. O halde sünnetin
korunması, Kur'an'ın korunması için gerekli önlemlerden biridir. Bu sebeple de
Kur'an'ın korunması, sünnetin de korunması demektir.
Sünnetin korunması
ümmete, ümmetin alimlerine havale edilmiş gözükmektedir. Yani sadece Kur'an ile
sünnetin korunma şekillerinde farklılık vardır. Bu da İslam bilginlerinin hadis
ilimlerinin bütün branşlarında gerçekleştirdikleri her türlü takdirin üstünde
değer arzeden ilmî mesailer ile gözler önüne serilmiş bir gerçektir.
Sünnetin tamamı ümmet
tarafından korunmuştur. Tek tek fertler ele alındığı zaman, elbette onların bütün
sünneti ihata edemedikleri görülürse de, ümmetin bütünü ele alındığı zaman
sünnetten hiçbir şeyin kayıp olmadığı anlaşılacaktır. Tıpkı herhangi bir dili,
bir dil aliminin bütünüyle bilmesi mümkün olmasa bile, o dili konuşan milletin o
dilin bütün kelimelerini bilmesinin pek normal olduğu gibi. Hatta İmam Malik'e, devrin
halifesi, Muvatta’ yegane hadis kitabı olarak ilan etme teklifini iletince, büyük
imam "Bizim muttali olmadığımıza başkaları muttalî olmuş olabilir"
diyerek karşı çıkmış, sünneti, ümmetin bütünü çerçevesinde düşünmek
gerektiğini hatırlatmıştır. Yani fert olarak bilgileri sınırlı da olsa alimlerin
tümü, sünnetin tümünü ihata etmişlerdir. Bu da sünnetin korunmuşluğunu
gösterir.
26 bk.Tevbe süresi (9), 32
27 Hicr süresi (15), 9 |