Sinandikça kazanmak

Yusuf   Camur

Hayata bir bütün olarak bakmak, yasamin her anini ve alanini ayni merkezden düzenlemek Tevhidin hakikatindandir. Hayati, yasantiyi parçalara ayirmak, olaylari ve nesneleri farkli bakis açilarina göre yorumlamak Tevhidin algilanamamasi ya da bilince dönüstürülememesidir. Insan yaratilis amacini ve yaraticiyi vahye göre algilamaya baslamissa hayatinin hedefi Allah’tir. Hayat ise Allah’in kullari için, belli bir vaktin sinirlari içinde imtihan alanidir. Tercihini Allah’tan yana yapan son Nebi’nin (SAV) teblig ettigi Kitab’a inanan kisi için belli süre ile sinirli hayatin sinirlari ise bu merkezlerin belirledigi çerçevenin içinde seyreder. Inanan insanlarin Hududullaha yaklasmamasi gerekir, hududullahi asmak bir yana...

Hayatin bir imtihan olduguna inanan müslümanlarin yasadigi süreçte imtihan asamalarinda basarili ya da basarisiz olmalari inandiklari degerler sistemine bagliliklari ile alakali bir olaydir. Allah Kitab’inda ve Nebevi pratikler ile imtihan ve sinanmayla ilgili temel kurallari belirlemis, inananlarin bunlara uymasini tavsiye etmistir. Kur’an-i Kerim inananlarin mutlaka sinanacaklarini, sinandiktan sonra ortaya çikan sonuca göre konumlarinin belirlenecegini belirtir. Her sinamada kazanmak ve kaybetmek gibi iki sonuç vardir. Kur’an-i Kerim dünyadaki kazanç ve kaybin asil olmadigini, asil olanin ahiret yurdundaki kazancin oldugunu belirtir. Imanin test edilip, gerçek iman edenlerin somutlastirilmasi eksiklerinin tamamlanmasi, sahtelerin ortaya çikmasi için sinanmak, iman edenlerin imanlarinin bir neticesidir. Iman etmisseniz, sinanacaksiniz.

Allah kitabinda sinanmayla ilgili anlayisi ortaya koymustur. iMan edenlerin iman ettiklerinin delili, sinandiktan sonra ortaya çikacaktir.

 “Insanlar; ‘iman ettik’ diyerek sinanmadan birakilacaklarini sanirlar.” (29/2)

 “Andolsun onlardan öncekiler de sinandilar.” (29/3)

 Iman etmenin dogasi sinanmaktir. Allah Teala ayetinde bu gerçegin altini çizer. Öyleyse iman edenlerin iman etmeleriyle bu gerçege hazir olmalarina sasmamalari gerekir. Kur’an-i Kerim mutlaka sinanacagimizi belirtir. Ayrica nasil ve nelerle sinanacagimizi da açik ve net bir sekilde ortaya koyar. Kitap’ta gizli ve muglak bir sey bulamazsiniz.

 “Andolsun biz sizi korku, açlik ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sinayacagiz (imtihan). Sabir gösterenleri müjdele.” (2/155)

 Hemen ardindan gelen ayet-i kerimede ise, bir sinanma ile karsi karsiya kalan mü’minlerin tavrini; ”Biz Allah’tanizve O’na dönücüleriz” teslimiyeti ile dile getirirler.

Yukaridaki ayet-i kerime bizim hayatta nelerle sinanacagimizi somut bir sekilde gözler önüne serer. Iman etmisseniz bunlardan bigane olmayacaksiniz. Iman edenleri Allah Teala yukaridaki sayilan unsurlardan biriyle ya da bir çoguyla deneyecektir. Allah’in vaadi haktir. Öleyse bize düsen bunlarla karsilasinca sabretmek ve inananlarin tavrini sergilemektir. Bunlarla sinamada ahiret yurdunda kazanmanin olamayacagini, bu sinanmanin neticesinde gösterecegimiz tavir Allah rizasini ve Ahiretteki cennet yardimini kazandiracaktir. bunu çok net bir sekilde Bakara suresinin 214. ayetini okuyarak anliyoruz. Yine Al-i Imran suresinin 186. ayeti nelerle sinanacagimizi beyan noktasinda dikkate sayandir.

Kur’an-i Kerim iman edenlerin mutlaka ama mutlaka sinanacagini belirtir. Bundan kaçis yoktur. Bu hakikat karsisinda bizim yapacagimiz imtihani kazanma gayretidir. Zaten önemli olan da sinanma ile karsilasinca inananlarin ortaya koyacagi tavirdir. Bizler bu testlerden Allah’in istedigi sonuçlarla çikmanin yollarini ve donanimini aramakla sorumlu olmaliyiz. Allah’in bir sünneti olan bu sinanmada bir degisiklik olmayacagina göre; olamayacagini bizzat allah kitabinda belirtiyor.

Öyleyse biz inananlarin sinamalardan alnimizin akiyla çikmanin yollarini aramamiz, Allah’in Kitabinda ve Son Nebi’deki direktiflere uymamiz, onlari algilamamiz gerekmektedir. Ayrica, insan olmanin diger yaratilanlardan farkli olmanin ayaklarindan birinin de sinanmak oldugunu insan suresinde görmekteyiz.

“Süphesiz biz insani karmasik bir sudan yarattik. Onu deniyoruz. Bundan dolayi onu isiten ve gören kildik. Biz ona yolu da gösterdik. Ya sükreder, ya da nankörlük.” (76/2-3)

Insan olmanin ve iman etmenin temel kriterlerinden sayilan sinanmadan kaçamayacagiz. Yapacagimiz sinanma ile karsi karsiya oldugumuzda Allah’in nebilerinin ve salihlerin ortaya koydugu tavirlari ve pratikleri sergilememizdir.

Kur’an-i Kerim sinanmanin sadece zorluklarla, güçlüklerle olmayacagini, ayni zamanda iman edenlerin bolluk ve rahatlikla, basarilarla da sinanip, imtihan edileceklirin beyan eder. Hatta zor olanin, iman edenlerin ayaklarinin kaymaya daha yakin oldugu alanin, bu alan oldugunu, iman edenlerin zorluklardan sonra gelen bolluk, rahatlik ve genislik aninda inandiklari degerlere baglarinin daha azaldigini, takva ve nitelikten daha hizli uzaklatiklarini görmekteyiz.

“Süphesiz biz, dünya üzerindekileri bir süs kildik. Onlarin hangisinin daha güzel amellerde bulundugunu denemek için.” (18/8)

 

“Öyle ki elinizden çikana üzülmeyesiniz ve size verdiklerimize karsilik sevinip simarmayasiniz. Allah kibirlenen ve böbürlenenleri sevmez” (57/23)

 “Allah rizki diledigine genisletir, diledigine daraltir da. Onlar dünya hayatina sevindiler. Oysa dünya hayati ahiretin yaninda bir met’adan baskasi degildir” (13/26)

 Sinanmanin bolluk ve darlikta olacagini, inananlarin her iki durumda da ayaklarini sabit tutmalari, aldanmamalari, kaymamalari gerektigini anlamaliyiz. Kur’an-i Kerim, inananlarin bu hallerdeki tavrini, “Onlar öyle insanlar ki, ne ticaret, ne alisveris onlari Allah’i zikretmekten alikoymaz...” (24/37) ayetteki gibi belirler. Müminlerin vasiflarini ve tavrini anlatan bir çok ayette sinanma ile karsilasan inananlarin nasil olmasi gerektigi açikça ortaya konur.

Biz inananlarin, yasadigimiz süreçte sinanmalardan müsbet sonuçlarla çikamayisimiz, ilahi vahyin belirledigi istikamette sebat gösteremeyepi, asil olan ahiret yurduna dönük yatirimlarimiz ihmal-ihlal edip, dünya hayatinin geçici metalarina kaymamiz, en kutsallarimiz horlanirken inandigimiz degerler hiçe sayilirken izzetlice tavir ve pratiklerden uzak olmamizin sebeplerini de baska yerlerde aramadan, kendimizi hesaba çekmeliyiz. Yasadigimiz süreçte hesaplari maddi kar ve zarar hesabi ile yapmali, Allah’in istedigi alisveris mantigi ve anlayisi ile hareket etmeliyiz.

Sinandigimiz her alanda savruldugumuzun, inandigimiz degerlerin egemen taguti güçler ve zalimler tarafindan hiçe sayildigi, Aziz Islam’in en temel unsurlarin bile sulandirip kendi heva ve heveslerine göre egip büktükleri bu dönemde, biz inananlarin tüm bunlara onurlu ve izzetlice tavirlar ve mantiklar gelistiremememizin, her sinanmada onlarin istedikleri dogrultuya dogru kaymamizin kimligimizdeki erozyonun altinda yatan en önemli unsurun kendimizden kaynaklandigini, özellikle dünya hayatina bakis açimizdaki sakli oldugunu, dünyaya duydugumuz istek ve hirsin inandigimiz gibi hareket etmemizi engelleyen en önemli unsur oldugunu açikça belirtmek gerekmektedir. Hayatla ilgili dünya nimetleriyle ilgili bakis açimiz ilahi vahyin belirledigi ölçülerden uzaklastikça esyayya Allah ve Resulünün baktigi gibi bakmiorsak elbette baktigimiz degerler sisteminin insani gibi davranmaya baslariz.

Özellikle yasadigimiz dönem açisindan müslümanlarin savrulmalari, kendi degerlerini koruyamayip, birilerinin politikalarinin pesinden giden sürülere dönüsmesi, bizlerin olaylara bakisimizdaki mantikla alakalidir. Bizler esyaya ve olaylara Allah’in nuruyla bakabilseydik, sinandikça kazananlardan olacaktik. Sinandikça kazanamamanin altinda yatan en önemli saik dünyaya bakista gizlidir. Dünya sevgisi inananlar açisindan en tehlikeli hastaliktir. Aslinda dünya hiç bir sekilde Allah’in Kitabinda ve Nebi’nin sünnetinde kinanmaz. “Kinanan; kisinin sevip baglandigi ve bütün kalbi dishatalarin kaynagi anlamindaki kendi dünyasidir. Mal ve söhret sevgisinin müminin dininde yaptigi tahribat, aç kurtlarin çobansiz bir sürüye verecegi zarardan daha fazladir. O halde kinanan dünya; gönül verip baglanilan dünyadir.”(Kirk Hadis Serhi I. Humeyni C.1 S.169)

Iste tüm bu baglandigimiz, gönül verdigimiz dünya ile korkutmuyorlar mi bizi zalimler? Onlari kaybetme kaygilari bizleri yiyip bitirmiyor mu? Psikolojik olarak yapilan bu savata  zalim egemenler, önce psikolojik olarak bitirmiyor mu bizleri? Psikolojik savas öncelikle korku ve kaygi üzerine bina edilir. Korkulariniz ve kaygilariniz savastiginiz unsurlar tarafindan tesbit edilir ve oralara atislar yapilir. Savasi kazanmaniz ise, sizin korku ve kaygi unsurlarinizin egemen zalimlerin korkutaagi ve kaygilarinizi kendi degerler dünyasindaki ile ayni paralelde görür ve bu tesbitler sizin psikolojinizde dogrulanirsa bu savasi kaybetmeniz kaçinilmaz olacaktir. Özellikle psikolojik savaslarda korkudan ziyade kaygilarin etkili oldugu bir gerçektir. Yasadigimiz süreçte de biz müslümanlarin taguti gücün baslattigi topyekün psikolojik savasta savrulup yenilmesinin altinda inananlarin kaygilarinin daha etkili oldugunu görmekteyiz.

Gelecek kaygisi, elimizdekilerin kaybolma kaygisi, ticaretimizin, statülerimizin yok olma kaygisi vs.., zalimlerin bizde uyandirmaya çalistigi kaygilardi ve bunu basardilar. Çözülme ise tam bu kaygilardan sonra geldi.

Kaygi insan psikolojisi için korkudan daha etkilidir. Çünkü korku belirli bir seye yönelir. Kaygi ise hep belirsizdir.(1) Kaygi; soyut, belirgin olmayan ruhsal bir durumdur. Korku ise somuttur. Karsilasinca korku dagilir biter. Kaygilar ise karsilasilmayan seylere endekslidir. Insan için fitri olan bu iki duygu nasil sekillenirse, neye yöneltilirse o dogrultuda gelisecektir. Ahiret kaygisi, Allah rizasinin kaygisi insani onlara uygun harekete zorlar. Düna ve gelecek kaygisi ise o dogrultuya yöneltir. Korku demiyoruz; çünkü Islam degerler sisteminde Alah’tan korkulmaz. Korku daa zihinsel bir olgu iken kaygi içseldir, psikolojik ve ruhidir. Egemen sistem ve gelismis zalimler, insanin bu yönünü çagdas dünyada iyi degerlendirmektedirler. Tüm propagandalari, savaslari bu alana yogunlasmistir. Felsefi olarak üzerinde yogun olarak durulan insan dahi, kaygi duygusunun sebeplerini açiklarken, felsefeciler kayginin önemli sebebinin güvensizlik oldugunu söylerler. Askin degerlere inanmayan insanlar da daha çok ortaya çiktigini beyan ederler. Yani aslinda müslümanlar için bu silahin çoktan islememesi gerekirken, malesef günümüzde en çok bizlerin üzerinde ise yarar hale gelmistir. Öyleyse inancimizi tekrar gözden geçirip kaygilarimizi degistirmeliyiz. Inandigimiz degerlerle kaygilanmaya baslamadan zalimlerin kaygi tuzaklarindan kurtulamayacagiz. Bugün basörtüsünden tutun da müslümanlarin sosyal alandaki her türlü yasaklarda gösterdikleri tepki, kaygilarimizin vahyi olan kaygilardan uzak oldugunu, dünyevi kaygilari bünyelerimizde tasidigimizi görmekteyiz.

Müslümanlarin tavirlarinda gelecek kaygisi ve elinde tuttuklarinin kaybedilmesi kaygisi yatmaktadir en iyimser haliyle kazandigini iddia eden mevzilerin tekrar kaybedilme kaygisi yatmaktadir. Aslinda kazanilan mevziden ziyade lutfedilen mevziler sözkonusu oldugu halde...

Allah’in dininin müntesibleri için aslolan ahiret yurdudur. Dünya hayati oraya bir yatirim üssüdür. Eger dünyadaki yatirimlarimizahirette kara dönüsmeyecekse dünyalik kazanimlarimiz, kazançlarimiz, mevkilerimiz aslinda kar degildir. Tüm bu sonuçlar zararda olmak anlamina gelir. Dünyalik anlaminda kazanmayan Nebilerin mücadeleleri bu meyandadir. Ya da dünyalik olarak kazanip aslinda kaybedenlerin örnekleri de bu çerçevede algilanmalidir. Hz. Hüseyin’in Kerbela’daki tavri bu çerçeveye iyi bir misal teskil eder. Hz. Peygamber’in dualarindaki tema iyi incelendiginde tüm kaygisinin Allah’in rizasinin kazanilma kaygisi oldugunu görüyoruz. “Rabbini hakkiyla tesbih edemedigini” beyan eden bir Son nebi çikar karsimiza.

 Sinanmak hayatin esasi olduguna göre müslümanlarin her sinama anindaki tavirlari Allah’in rizasini kazanma kaygisin tasimalidir. Allah’in rizasinin kaygisi içinde olmayan bir psikolojinin, zalimlerin tuzaklarina ve vaadlerine dayanmasi ve direnmesi ise mümkün gözükmemektedir.

Allah, Kitabinda, sinandikça kazanan bir insandan bahseder. Hz. Ibrahim(s) sinandikça kazanan bir kul ve Nebi’dir. Allah, K. Kerim’de Hz. Ibrahim(s)’i, Peygamberlere ve tüm ümmetlere örnek gösterir. Yasadigimiz süreçte sinanmanin yollarini ariyorsak kaygilarimizin nasil; neye göre olmasini ögrenmek istiyorsak Allah'in Kitab’ndan sinandikça kazanan Hz. Ibrahim’i okumamiz hem de çok iyi okumamiz gerekmektedir. Hz. Ibrahim(s) bir insan için sinanacak herseyle sinanan bir kuldur. Onun için Allah, kitabinda “Hani Rabbin Ibrahim’i bir takim kelimelerle sinadi. O da onlari tam olarak yerine getirmisti. Seni süphesiz insanlara imam kilacagim dedi. Ibrahim:’Ya soyumdan olanlar?’ dedi. Allah: ”Zalimler ahdime erismez...” (2/124) sinanan bir kul ve sinandikça kazanan bir Peygamber sonra allah’in verdigi.

Sinandikça kazanamayanlar Allah’in vaadine erisemeyenlerdir.

Kaynak: Evrensel Mesaj Aylik Dergi

Yil: Subat 2000 Sayi:13

 

  Hazirlayan: Musa Dogan