.


VAKIF ÜNİVERSİTELERİ HAKKINDA


Prof. Dr. Osman Eskicioğlu*


   

Adana Ticaret Odası (ATO) öncülüğünde kurulacak olan Vakıf Üniversitesine şiddetle
karşı çıkan ve öğretim üyelerine bu konuda epey uzunca bir bildiri ve açıklama 
hazırlayıp gönderen Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi sayın 
Prof. Dr. İbrahim Ortaş’a verilen cevaptır.  

 

       Pek Muhterem Efendim, 
       Selam ve saygılar, 
       Estağfurullah efendim; bir yanlış anlaşılma olacak herhalde, çünkü ben size adresimi
 silin veya ismimi çıkarın demedim. Tam tersine her zaman irtibatta olmamızın, bilgi ve 
düşünce alış verişinde bulunmamızın faydalı olacağı kanaatindeyim. Ancak benim bu konuda 
asıl üzerinde durmak istediğim ve söylemek istediğim nokta şudur: İlim gerçeği araştırıp 
bulmaya çalışır. Gerçeğin ise mevsimlere, siyasi rüzgârlara, kişilerin özel bakış açılarına ve 
dünya görüşlerinin rengine göre değişeceğini sanmıyorum. Bilim ve ilmi zihniyet, insanların 
mevsimlere göre elbise değiştirdiği gibi kılık kıyafet değiştirmez ve değiştirmemelidir. Bilim ne
ise odur. Mesela su 100 derecede kaynar, namaz kılmak farzdır, oruç tutmak da Allah’ın bir 
emri olup farzdır, piyasada mallar azsa fiyatlar yükselir, mallar çok olduğu zaman da fiyatlar 
düşer. Vergi, devletin üretime yapmış olduğu katkıdan dolayı onun almaya hak ettiği kendi 
payına düşen ekonomik bir değerdir. Hayvanlardan insanlar gibi aile hayatı yaşayanlar olduğu 
gibi, serbest ve çiftleşmede özgürlüğüne sahip olanları da vardır. Mesela üreme zamanlarında 
yuva yapıp evlenen kuşlar, kumrular, serçe ve kırlangıçlar aynı insanlar gibi aile hayatı yaşarlar. 
Fakat eşekler ve köpekler böyle değildirler; onlar en yakınları ile bile çiftleşme yapabilirler.
 
       Yani bilim kuralları aslında resmi gayr-i resmi, devletin bilimi, halkın bilimi diye ayrılmaz veya 
vakıfların bilimi, özel ya da tüzel bilim diye bir şey yoktur. İlim kuralları zaman ve zemine göre 
değişmeyip hemen hemen her yerde aynıdır. Fakat siz eğer “hocam o sizin dediğiniz fen 
bilimlerindedir”, derseniz, “sosyal bilimler de böyledir” diye cevap vermek isterim. Çünkü dini 
Allah koyduğu gibi bilimi ve bilim kurallarını da Allah koymuştur. Fen bilimlerinin kaynağı deney, 
gözlem, araştırma ve laboratuar olduğu gibi, sosyal bilimlerin de kaynağı daha çok dindir. Zaten
bize göre insan da din ile bilimin kesiştiği noktadan geçen düzlemde yaşayan bir varlıktır. 
Ancak bugün sosyal bilimciler genellikle dinden bi haber oldukları için maalesef bu yersiz ihtilaflar
asıl buradan kaynaklanmaktadır. Devletin varlığı ve ailenin varlığı ya da mülkiyetin varlığı 
tartışılabilir mi? Bunlara bir kısım bilginler var demiş, bir kıs mı da yok demiş öyle mi? Evet ama 
öyle değil işte. Çünkü bu ve bu gibi görüşler bir ilmi araştırma ve çalışma sonucunda ortaya 
çıkmış bilimsel veriler değildir. Zira tarihte bunların yok olup bulunmadığı bir zaman süreci asla 
yaşanmamıştır. İlim adamı gerçeğin peşinde koşar, hevasının arkasından veya serap hayallerin 
arkasından gitmez. Devlet, aile ve mülkiyet yok deyenler hevapereset ya da hayalperest 
insanlardır, onlar  ilim adamları değildirler, görüşündeyim.
 
       Eğer bugün olduğu gibi ilim adamları siyaset yaparlarsa o zaman iş değişir tabi. Kanaatim
maalesef bugün Türkiye’de ilim adamları ilimden daha çok siyaset yapıyorlar ve politik tavır 
içinde bulunuyorlar. 
Mesela örnek vermek istersek bugün birçok fakülte ve üniversite yöneticilerinin türban veya 
başörtüsü konusundaki tutum ve davranışlarında bunu açıkça görüyoruz. Hâlbuki bunun ilimle ne 
alakası var. İşte ben size bunu arz etmek istedim efendim. Biz insan ve toplum hayatında
vakıfların erişilmez derecede çok üstün bir hizmet yaptıklarına inanıyoruz. 
       
       Hatta biz ilahiyat Fakültesinde olduğumuz için bilime İslam açısından da baktığımız zaman 
sadece üniversitelerin değil, anaokulları, ilkokul, orta ve liselerden tutun da üniversitelere kadar 
bütün okulların ve her türlü eğitim ve öğretim kurumlarının vakıflarla yürütülmesinin çok faydalı 
olacağını düşünüyoruz. Devlet da tabii ki her zaman ve her yerde denetleme görevini yapıp eğitim
ve öğretimin faydalı bir yolda yürüyüp yürümediğini kontrol edip sağlayacaktır. Biz bu yolun eğitim 
ve öğretim için en doğru bir yöntem olduğu kanaatindeyiz.
       Benim anlayışıma göre vakıf da bir nevi devlet ya da devletle ilgili sosyal bir kurum demektir. 
Bunun aksini de söyleyebiliriz. Çünkü devlet de aslında bir bakıma vakıftır. Zira biz vakfı, kimsenin
olmayan ve herkese, toplumun her türlü tüm kesim ve kısımlarına ait olan diye tarif ediyoruz. 
Devlet de zaten tüm vatandaşların bir bileşkesinden ibaret olan sosyal bir kurum değimlidir?
       Kusura bakmayın, biraz uzun ifade dildiği için başınızı ağrıtmış oldum. Çalışmalarınızda 
üstün başarılar dilerken tekrar selam sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
 
        Prof. Dr. Osman Eskicioğlu
        D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi
        İslam Hukuku Öğretim Üyesi
 
 

 

Hocam teşekkür ederim ilginize. Hep beraber bu konuları işleyerek ülkemizin sağlıklı bir yapıya kavuşmasını sağlamamız gerekir. Kusura bakmayın geç cevap verdiğim için.

 

Saygılarımla

İbrahim

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ

Çukurova Üniversitesi

Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi

 


*DEÜ İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Öğretim Üyesi


 

emailrol.gif (21439 bytes)

arrow1b.gif (1866 bytes)

.