VAKIT GAZETESINDE ARIF ÇEVIKEL TAKMA
 ADIYLA YAZAN MUSTAFA ISLAMOGLU’NUN 
PROF DR. OSMAN ESKICIOGLU ALEYHINE YAZISI VE CEVABI:
Islam "teslim" almak 
degil "teslim olmak"tir.
Galiba Necip Fazil'a aitti su sözler:
"Önümüzde bir buz dagi vardi. 
Hohlaya hohlaya nefesimizle erittik. 
Fakat simdi de çamurdan geçilmiyor.
"Iste tam böylesi bir durum simdi 
yasadigimiz. Din alaninda on yillar 
boyunca derin bir sessizlik hüküm 
sürdü bu ülkede. Sanki bu topraklar 
bin yili askin vahye 'dâr' olmamis gibi, 
yer demir gök bakirdi. Önümüze çikan 
buz daglari yigitlerin himmetiyle eridi. 
Fakat simdi de çamurdan geçilmiyor. 
"Usul" ile "füru","füru" ile "teferruat" 
arasindaki farki bilmeyenler basörtüsü
konusunda bol keseden içtihat yapmaya
basladilar. Örtüzedeler bir yanda 
gözyaslarini gönüllerine akitirken, bir de 
"örtüzadeler" türedi. Örtünün sirtindan 
kendi yanlislarini, karisinin-kizinin açik 
saçikligini mesrulastiranlar... Kur'an'in 
mümin kadinin basina taç ettigi örtüyü 
oradan alip, açiklarinin üstüne örtenler...

Ilahiyatlari hep bir nimet bildim. Benim de 
bir kanadim Ilahiyat. Bu ülkede din atalardan 
miras yasanmasin, insanlar onu yürek teriyle 
elde edip taklitten tahkike geçsinler diye 
çirpindim. "Cahilin dindarligi arttikça 
sapmasi da artar" diye haykirdim. "Hissi 
dindarliktan ilmi dindarliga geçmek zorundayiz"
dedim. "Kur'an'i yastik edinmeyiniz" diyen 
Hz.Nebi'nin sesini tasimaya çabaladim. 
Cahillerin dinden iskonto, cahil sofularin dine 
zam yapmasinin önüne geçmeye çalistim. 
Bütün bu hususlarda karinca kararinca bir 
nebze de olsa yol alindigini düsünüyorum. 
Fakat ilahiyat hocalarindan bazilarinin 
neresinden konustugunu bir türlü anlayamadim. 
Insanlar adinin önünde "Prof. Dr." unvanini, 
adinin yaninda "... Ilahiyat Fakültesi" anonsunu 
görünce, hepsini birden "allame-i dû cihan 
ferîd-i zaman" saniyorlar. Cahildirler, 
mazurdurlar. Bilmiyorlar Ilahiyat'larda tarih dersi
verenler de "Ilahiyat hocasi" unvanini tasiyor, 
egitim formasyon dersi verenler de. 
Prof. Dr. Osman Eskicioglu'nun Dokuz Eylül'de 
ne hocasi oldugunu bilmiyorum. Belki tefsir, 
belki hadis, belki tarih, belki felsefe... 
O, "Türban'in dinde yeri nedir?" sualine söyle 
cevap vermis: "..Benim 'Farzdir, inananlar 
baslarini  örtmelidir' demem sadece beni baglar. 
Siz ayeti samimi olarak baska türlü 
yorumluyorsaniz, öyle uygularsiniz. Islam'da 
kimse kimseye bir sey diyemez. Bir baba dahi 
olgunlasmis çocuguna emredemez, 'bu haram', 
'bu helal' diyemez." Neresini ele alalim? O kadar 
yanlis anlamaya açik ki! Bu sözleri duyan, Kur'an'in 
her hükmünü ucu açik zanneder. "Sana göre farz, 
bana göre müstehap" olur zanneder. Helaller ve 
haramlarin sinirlari yok zanneder. Isteyen istedigi 
ayete istedigi hükmü verir zanneder. Ne koysan 
gider zanneder. Din don gibidir, üstüne göre biçer
giyersin zanneder.
Agir söz söylemek istemem. Post modern 'müçtehit' 
böyle bir sey mi? Sahi biri çikar da "Kur'an'daki 
namaz kilin emrini ben 'salat'in lugat anlamindan 
yola çikarak 'dua' olarak yorumluyorum" derse, 
Hocaefendi buna da he der mi? Nitekim böyleleri 
çikti. Müseylime gibi Kur'an'da namaz iki vakittir 
dese ve buna "vezkür isme rabbike bükraten ve 
asila" ayetini delil gösterse, "Müseylimetü'l-Kezzab 
Hazretleri (!) böyle yorumlamislar" mi diyecegiz? 
Kalantor ayyasin biri Kur'an'da haram olan "hamr"dir,
 o da "sarap"tir. Viski, likör, votka, hatta esrar, 
eroin yasak degildir dese "efendinin yorumudur" 
mu diyecegiz? Bektasi'ye "Abdestsiz namaz olur mu?"
demisler. "Ben kildim oldu" demis. Sayin 
Eskicioglu'nun mesrebi Bektasi'ninkinden daha genis 
masallah.Ben de Ibn Hazm gibi 'taklit merduttur'
derim. Fakat naslari yorumlamak keyfi midir? O dev
usul müktesebatimizi çöpe mi attiniz? Islam 'teslim
almak' degil 'teslim olmak'tir. Mümin kadin için
basörtüsü  Kur'ani bir emirdir. Illeti hukuki degil, 
ahlakidir.  
Makasit, menat ve illet baglaminda örtü, bugün 
indiginden daha yüksek bir makama terfi etmistir.
Dün ahlaki bir farzdi, bugün SEAIR-I ISLAMIYE 
arasina girmis, farz bir SIAR olmustur. Nasil ezan 
sehrin imanini temsil ediyorsa, bugün basörtüsü de
Müslüman kadini temsil ediyor. 
Örtüye açilan savas, Islam'a açilmistir. Örtüyü 
savunmak Islam'i savunmaktir.
Arif Çevikel
acevikel@vakit.com.tr
14 Subat 2005 Vakit Gazetesi


Sayin Arif Çevikel,
Vakit Gazetesi'nde benim hakkimda 
yazdiginiz 14 Subat 2005 tarihli yazinizi 
bir arkadasimin yardimiyla simdi gördüm. 
Yazinizin basligi "Islam teslim almak degil, 
teslim olmaktir" seklinde düzenlenmis. 
Ayette "Ey iman edenler, yapmayacaginiz 
seyi niçin söylüyorsunuz." buyruluyor. 
Siz bu yazi basliginizla hangisini 
yapiyorsunuz; teslim almak mi yoksa teslim 
olmak mi istiyorsunuz. Siz yapmadiginiz bir 
seyi söylüyorsunuz.
Ikinci olarak sizin haber kaynaginiz kimdir 
ve nedir? Allah Müslümanlara ve müminlere 
hitap ederek buyuruyor ki, "Ey inananlar, 
size fasik bir adam, bir haber getirirse, onun 
dogrulugunu arastirin. Yoksa bilmeyerek bir 
topluluga karsi kötülük edersiniz de sonra 
yaptiginiza pisman olursunuz." Buna göre 
sizin haber kaynaginiz sizce adil mi fasik mi, 
siz hiç arastirmadan mesela bana hiç olmazsa 
bir telefon ederek sormadan yazdiginiza göre 
sizce adil bir kaynaktan almissiniz. Çünkü 
ayette "fasik bir adam size haber verirse" 
diyor. Ben size söyleyeyim, bu haber Hürriyet 
gazetesinde çikti. Siz de oradan aldiniz, 
yazinizda bunu niçin belirtmiyorsunuz? 
Maalesef sizin çarpittiginiz gibi, o gazete 
de çarpitti. Çarpitilmis bir haber sizi de 
çarpitigi için, benim hakkimda böyle bir yazi 
yazmissiniz. Siz bana sormadiginiz, bu ifadeler 
dogru mu yanlis mi diye arastirmadiginiz gibi, 
yazdiginiz gazeteye de hiç bakmaz misiniz? 
Yazdiginiz bu Vakit gazetesinde Hürriyetin 
haberini tekzip ve düzeltme çikmistir. Hiç 
olmazsa bir yazar, kendi yazdigi gazeteye de 
bir bakmaz mi?  
Size, Elmalili üstadimiza "Burada gazetecilerin
de hallerine temas eden bir ihtar vardir" 
dedirten ayetin mealini vermek istiyorum. 
"Onlara güven ve korkuya dair bir haber gelse 
onu yayarlar..."(Nisa 4/83). Iste siz de ayete 
masadak olarak gazetecilik yapmis arastirmadan 
yazmis ve yaziyi yayinlamissiniz. 
Sizin kendi ifadenizle sorayim; siz bu yazinizla 
hissi dindarlik mi yaptiniz, yoksa ilmi dindarlik
mi?
Ömer Nasuhi Bilmen üstadimiz "Muayyen bir 
müctehide ittibain vücubu için bir delil yoktur" 
diye yazmistir. (Kamus I, 17) Ben size 
soruyorum: Herhangi bir konuda dogru Islami 
bilgiyi almak isteyen bir kimse, ya da sizin 
ifadenlizle cahil ve mazur olan ben kime 
soracagim ve kimden bilgi alacam; dinin 
belirledigi bir kimse var mi? Gazete bana bir 
konuda soru sormus ben de samimiyetle ve 
bilebildigim kadar bazi seyler söylemisim. Siz 
bana burada yanlislari göstereceginiz yerde 
hakaretlerde bulunmussunuz. Bana ilahiyat ve
prof. olarak izafe ettiginiz tüm küçültücü sözleri
ayniyla size iade ediyorum. Sizin yaziniz dini,
benim sözlerim ise din disi öylemi? Demagoji 
yapmadan, sözlerimin yanlisligini delillerle 
ispat ediniz, kabul edecegim. Ben usulü 
de bilirim füruu da. Füru ile teferruat arasindaki
farki da bilirim. Siz benim ne hocasi oldugumu 
bilmeden, belkilerden yola çikarak, "belki 
tefsir, belki hadis, belki tarih, belki felsefe.." 
demissiniz. En iyisi ben kendimi size 
tanitayim: Ben Fakülte'de Islam Hukuku yani 
fikih hocasiyim. Kendi ifademle fikih 
talebesiyim, fikhi ögrenmeye çalisiyorum. 
Yani mütevazi bir insanim. Öyle sizin dediginiz 
gibi "Insanlar adinin önüne "Prof. Dr." unvanini, 
adinin yaninda "... Ilahiyat Fakültesi" anonsunu 
görünce, hepsini birden "allame-i Ü cihan, 
ferid-i zaman saniyorlar" dan degilim. 
"Cahildirler, mazurdurlar, bilmiyorlar" 
sözlerinizi muhataptan daha çok mütekellime 
yakistigini saniyorum. 
Bir gazeteci çikip "Ilahiyatcilar dinden sogutuyor"
diye baslik atip yazi yaziyor. Siz de böyle 
hakaretamiz ifadelerle bizimle alay edercesine 
yazi yaziyorsunuz. Dogrusu çok müteessir oldum. 
Ben Imam Muhammed’in Kitabü'l Asl'ini
tercüme ediyorum. Ona ayirdigim zamandan 
2 saat, maalesef size cevap vermek için heba 
oldu. Benim size bir tavsiyem var. Molla 
Hüsrev'in Mirat'ini okuyun, anlayin ve ondan 
sonra sizinle bas basa konusalim. 
Anlayamadiginiz bir yer olursa bana sorarsiniz.
Siz, ayni gazetede bana yazmis 
oldugunuz bu itibar düsürücü yazininizi
tekzip eden ve özür dileyen bir yazi 
yazmadikça size hakkimi helal etmiyorum.   
Ihlâsli samimi Müslümanlara selam, sevgi ve 
saygilarimi sunuyorum
Prof. Dr. Osman Eskicioglu
D.E.Ü. Ilahiyat Fakültesi
Islam Hukuku Ögretim Üyesi

arrow1b.gif (1866 Byte)