.


TEŞHİS  ve  TEDAVİ

Prof. Dr. Osman Eskicioğlu*


                 Teşhis, kim veya ne olduğunu anlama ve tanıma, araştırarak bir hastalığın ne olduğunu belirleme, adını koyma ve tanıma demektir. Tedavi ise aksayan bir şeyi düzeltme ve ıslah eyleme demektir. Tıbbi bakımdan da iyileştirmek için ilaç vererek bakma ve gerekeni yapma demektir.

                 Bu iki kelimeden hareket ederek ülkemiz, dünyamız; düşüncemiz ve yaşayışımız hakkında bir fikir yolculuğuna çıkacak olursak nerelere uğramamız gerekir, hiç düşündünüz mü? İşe nereden ve nasıl başlamalıyız hiç aklınıza getirdiniz mi? Bu hayat dedikleri şey nedendir ki, bu kadar zor, sıkıntılı, ağır ve stresli…İşin gerçeği acaba bu mu, yoksa hayat güzel, yaşamak güzel, çalışmak güzel, üretmek güzel, yiyip içmek dolaşıp gezmek güzel mi? Güzel de bu kavgalar, dövüşler, savaşlar..ölmeler ve öldürmeler ne o zaman? Büyük balıkların küçük balıkları yutması, kuvvetliyim onun için ben istediğimi yaparım deyenlerin zayıfları ezim ezim ezmesi ne ve niçin? Evet öyleyse insan adına, toplum ve devlet adına dünyanın en büyüğü benim deyenlerin bunca canavarlaşması, yandakileri ve yandaşları değil, karşıda gördüğü insan ve toplumları yok etmek için bunca tuzakları kurması neden? Siz insandan başka kendi nesline ve hemcinslerine hasım olarak düşmanlık yapan başka bir varlık biliyor musunuz? Bugün insanı huzursuz eden ve onun için problem olan yine insanın kendisidir. Bu da zıtlar bileşkesi insanın kendi fıtratından kaynaklanmaktadır. Fizik ve metafizik, ruh ve beden bir bileşke değil mi? Kanımızdaki lökositler ve eritrositler, akyuvarlar ve alyuvarlar bir bileşke değil mi? İşte bir bileşkede bileşenlerin kalitesi ne kadar önemli ise hacim ve miktarları da o kadar önemlidir. Bu demektir ki, teori ve pratik, nazariye ve ameliye, düşünme ve uygulama arasında denge kuramazsanız güzelim hayat size zehir olur.

Bugün insanlık aleminin teorisinin ve düşünce hayatının eşyanın tabiatına uygun olduğunu söyleyebilir misiniz? İnsanın bırakın çevre ile ilişkisini onun duruşu hakkında ne dersiniz, bugün insanın duruşu normal mi, insan acaba kendi olması gereken yerde duruyor mu?     

                   Kuranda Nur Suresinin 26. ayetinde “Habis kadınlar habis erkekler için, habis erkekler de habis kadınlar içindir. Tayyib kadınlar tayyib erkekler için, tayyib erkekler de tayyib kadınlar içindir” buyrulmaktadır. Bu ayeti tevil ederek çağımıza ve bugün dünyada uygulanan sistem ve düzenlere uyarlayacak olursak kötü sistemler kötü insan üretir, kötü insanlar da kötü sistem kurar; iyi sistemler iyi insan üretir, iyi insanlar da iyi sistem kurar, diyebiliriz. Ben şahsen problemin bugün insanlığın yaşadığı Rönesans medeniyetinin sistem diye aleme sunduğu din-bilim hukuk ve ahlak zemininde mevcut olan yanlışlardan kaynaklandığı görüşündeyim. Onun için bu yanlışları doğrultup düzeltmedikçe insanlık alemine huzur gelmeyecektir. İnsanlar fen bilimlerinin bilim, soysal bilimlerin ise din olduğunu fark edecekler. Fen bilimlerinde tüm insanlığın aynı düzende ve boyutta olduğu, her din mensubu birey ve toplumların ise kendi dinlerine göre şekillenip ona göre yaşadığı ve yaşaması lazım geldiği anlaşılmalıdır. Şeftali bahçesinden en iyi verimi elde edebilmek için uyulacak kanun ve kurallar tüm insanlar için aynıdır. Ancak aile, eğitim ve öğretim, sosyal yardımlaşma, savaş ve barış anlayışı, siyaset, toplum ve devlet yönetimi meseleleri değer yargılarına göre değişir. Çünkü değer yargılarının temelinde dini duygular, uygulamalar ve inanışlar yatar. 

           Onun için biz toplumdan topluma değişmeyen tabiat ve ilim dünyasını bir yere bırakarak sosyal bilimler ve deforme olup yabancılaşan ve zararlı hale gelen değer yargıları hakkındaki terim tarif ve tasniflerin yenilenmesi öneriyoruz. O sebeple de ailenin toplumun ve devletin hele hele şu yeniden araştırılıp anlaşılmasını istediğimiz din, hukuk ve ahlak kural ve kaidelerin ve de sosyal bilimlerin yenilenmesini istiyoruz.

           Bugünkü din-devlet, din-dünya ve din-hayat ahiret ayrım ve tasniflerinin doğru olmadığı kanaatindeyim. Belki bu cümlemizden hemen din devleti mi gibi bir anlam çıkaran ve soranlar olabilir. Biz de hemen onlara İslam’da teokrasi olmadığını, devletin dine değil kazaya dayandığını ve siyasetin de tamamen bir hukuk iş olduğunu söyleyelim.

           Sosyal bilimlerin din olduğu yönündeki görüşümüzü az önce yukarıda ifade ettik. Yalnız burada din derken İslam’ın hukuk olan tarafıdır. Bilindiği gibi İslam yalnız inanç ve ibadet yani din değil, aynı zaman da hukuk ve ahlaktır. O sebeple din devlet din dünya ayrımı veya tasnifi yerine biz din-bilim, birey-toplum, fert-devlet ve dünya-ahiret birlikteliği formülünü teklif etmek istiyoruz.

          Bize göre Türkiye’mizde ve hatta tüm dünyada bütün dertlere ve tüm hastalıklara tedavi edecek ilacın formülü   DİN X BİLİM = TEORİ PRATİK (DÜŞÜNME ve UYGULAMA)dır. 

           Rönesansçıların ve batı medeniyetinin, toplumun her kesiminde bulunması lazım gelen dini dışlamaları bizim için bir şey ifade etmez. Zira onlar böyle yaptı diye bizim de öyle yapmamız gerekmez. Çünkü onların dini ve din anlayışı ve uygulaması ile bizim dinimiz din anlayışımız ve uygulamamız arasında çok büyük farklar vardır. Mesela bizde din bilim çatışması yoktur. Hem bize göre dini koyan Allah olduğu gibi bilimi ve bilim kurallarını koyan da Allah’tır. Ayrıca hayat kimyadaki bir bileşime benzediğinden şurada din olsun burada olmasın demek eşyanın tabiatına ters düşer. O sebeple biz hem bilim ve hem de din dünyasına gelin bunları birleştirelim diye çağrıda bulunuyoruz.      

 


*DEÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi


 

emailrol.gif (21439 bytes)

arrow1b.gif (1866 bytes)

.