.

İşgal ve Kuşatma

Arif Altunbaş 

  

Türkiye bütün kurum ve kuruluşlarıyla, halkıyla bağdaşmayan, halkını iç düşman olarak gören, statükocu bir düşünce ve devlet anlayışının işgalinden ne zaman kurtulursa; o zaman kendisi olur.

Kendisi olmıyan, olamıyan bir Türkiye, ABD, Avrupa ve Siyonistlerin kuşatmasından kurtulamaz.

Sürekli birilerinin kuyruğunda, şahsiyetsiz, onursuz, hedefsiz sıradan bir ülke olmaktan kurtulamaz.

İç sorunlarını halledemez. Dış problemleriyle baş edemez. Kör bir döngünün içinde boçalar durur.

Tanzimatla başlayan batılılaşma hareketi, en sonunda ittihat ve terakki ihanetiyle Osmanlıyı parçalayıp dağıttı.

Osmanlının varisi veya devamı olan Türkiye cumhuriyeti kurulduktan bir müddet sonra, ittihatcıların elinde Kemalist bir aşiret haline dönüştürüldü..

Kurulan Cumhuriyet, bir türlü cumhurun Cumhuriyeti olamadı.

Yönetimi elinde bulunduranlar, kendi zihniyetlerinin dışındakilere, hayat hakkı tanımadı ve en zalim ve baskıcı bir şekilde muhalefet edenler susuturularak, Cumhuriyet; Kemalist bir aşiret haline dönüştürüldü.

Bu aşiret; Cumhuriyetin kurum ve kuruluşlarını kendi ağaları arasında paylaştırdı.

Böylece, Kemalist aşiret ve onun emrinde cumhuriyet ağaları oluştu.

Yıllarca bu ülkede zulüm, devlet terörü, faili mechul cinayetler, baskınlar, sürgünler ve darbeler yapılarak, halkımız korkutuldu, sindirildi, katledildi, sürgünlere gönderildi, yargısız infazlarla idam sehpalarına gönderildi.

Halk adına halka zulmedildi. Halk hor görüldü. Dışlandı…

İşgal ordularının bile yapamadığını, Kemalist aşiret ve bu aşiretin emrindeki Cumhuriyet ağaları ve ağalıkları yaptı.

İstiklal savaşıyla işgalden kurtulan Türkiye; doğsuyla batısıyla, kuzeyi ile güneyi ile top yekün yeniden Kemalist aşiretin anlayış ve dünya görüşüyle  işgal edildi.

Bu işgal; yıllarca inatla ve ısrarla, zorla halkımıza dayatıldı.

İşgale karşı çıkanlar;  asiler, isyancılar, başkaldıranlar, iç düşmanlar olarak nitelendirilip adlandırılarak komuoyuna tanıtıldı.

Kimse hakkını soramaz ve  istiyemez  hale getirildi tek paritili İnönü döneminde.

Halkımızla devletin arasında uçurumlar oluşturulda.

Yönetenler, yönetilenlere koyun sürüsü gözüyle baktı ve öyle davrandı.

Bir avuc Kemalist azınlık; kitleleri silah ve dipcik zoruyla yola getirmeye, kendi fikir ve anlayışlarını kabul ettirerek Kemalist bir değişime zorladılar..

Baskılar, dayatmalar, darbeler ve işgaller milletimizi kendi kültüründen ve medeniyetinden asla ayıramadı.

Demokrat parti ile başlıyan, Turgut Özalla  zirve yapan ve  Ak Pari iktidarı ile kırılan işgal zincirlerinden sonra, Kemalist Aşiret ve onun devlet içinde örgütlenen resmi,gayri resmi temsilcileri ve işgal medyası hep bir ağızdan ağıtlar söylemeye başladılar.

Türkiyenin özgürleşmesi, halkımızın bilinçlenmesi, gözünün açılması içteki işgal güçlerinin hoşuna gitmedi.

Her zaman olduğu gibi yalan ve iftiralarla Anadolunun bağrından doğan güneşi  karartmaya, karalamaya başladılar.

Türkiye dış politikasının, ülkemize yakışır şahsiyetli, onurlu ülke çıkarlarını öncüleyen anlayışı ve atılımı, Suriye , Lübnan, Ürdün, Libya ve diğer İslam ülkeleriyle iyi komşuluk ilişkileriyle başlıyan, serbest dolaşım ve ticaret anlaşmaları ve bilhassa; Türkiyenin  İsrail politikalarının değişmesiyle İsraile karşı aldığı dik ve özgün duruş tüm emperyalist ve Siyonist odakları hayrete düşürdü.

Dün; başından istedikleri yere çektikleri kuzunun, bugün aslan kesilip BM de red oyu kullanması, İranla ilgi konularda Siyonist çevrelerin oyununa gelmemesi, İsrail zülmünü her platformda eleştirip küçük düşürmesi, kısaca; artık Türkiyenin kendi kendine karar verip, kendi kararını uygulaması, şimdiye kadar Türkiyeyi uzaktan kumanda eden güçlerde şok etkisi etti.

Başta; Siyonistlerin elinde ve etki alanında olan içte ve dıştaki  basın, yayın organları Ak Parti iktidarını içte ve uluslar arası platformlarda yalnızlaştırma  ve kuşatma hareketine başladılar.

İçte; Kemalist işgalin kabuğunu kıran, fakat; işgalden kurtulamayan, iç kavga ve sorunlarla boğuşan dışta; Siyonist ve emperyaliştlerin kuşatmasıyla karşı karşıya olan bir Türkiye ile karşı karşıyayız.

Milletimiz; artık, kimin dost, kimin düşman, kimin işgalci ve kuşatmacı olduğunu iyice bilmektedir.

Tavrını ve gücünü kendi öz iradesiyle belirleyip netleştirilmelidir.

Ufacık, kıytırık meselelerden dolayı, didişmenin, sürtüşmenin ve enerjimizi boşuna harcamanın  zamanı değil.

Gücümüzü ve kuvvetimizi; medeniyet ve kültürümüzün iç ve dış düşmanları karşı koymaya hazırlamalıyız.

İç işgalden kurtulmıyan bir ülke, dış kuşatmadan da  asla kurtulamaz.

Arif Altunbaş


 

emailrol.gif (21439 bytes)

arrow1b.gif (1866 bytes)

.